200x200 piksel Reklam Alanı
200x200 piksel Reklam Alanı

İlkel Dönemden 21. Yüzyıla, Tekne Yapım Teknikleri ve Kullanım esasları

17 Haziran 2013 | TEKNİK MAKALE
36. Sayı (Ocak-Åžubat 2013)

Y. İç Mimar Elif Altın Maltepe M.S.G.S.Ü Ph.D Öğrencisi
Y. İç Mimar Elif Altın
Maltepe M.S.G.S.Ü Ph.D Öğrencisi


1.GİRİŞ
Yüzer mekan, suyun kaldırma gücünden faydalanarak su üzerinde kalabi- len üç boyutlu hacimdir. Cisimlerin
su üzerinde kalıp yüzebilmelerini sağlayan, Yunan Filozof Arşimet’in  (M.Ö:287-212) bulduğu ve adıyla anılan, Arşimet yasası ya da suyun kaldırma kuvveti de denilen pren- sibe göre; su kendi yoğunluğundan daha az yoğunluğa sahip olan cisimleri kendi yüzeyine doğru itmektedir. Bu yoğunluk farkından, ortaya çıkan itme kuvvetinin etkisiyle cisim yüzebilmektedir.

Yüzer mekanlar, küçük su birikintilerinde dal, kütük ve şişirilmiş hayvan derilerinden yararlanılarak yapılan, çeşitli ilkel araçlar yardımıyla insanı bilmediği, göremediği yerlere ulaştırabilmiştir. Zaman içerisinde sosyal yaşamın ihtiyaçlarını karşılayan araçlar geliştikçe, küçük su birikintilerinden okyanuslara kadar uzanabilen medeniyetler oluşmuştur. Bu kapsamda yüzer mekanlar, farklı medeniyetlerden kültürel ve ticari anlamda yararlanabilmenin anahtarı olmuştur. Aynı yüzyıl içerisinde yaşayan antik Mısır, Yunan, Roma gibi kıyı medeniyetlerinde mobilya; kullanım amacı, biçimselliği, mekandaki konumundan etkilenerek benzer şekilde üretilmiştir. Zamanla üretilen, yüzer mekanlar ve mobilyaları, uygarlıkların kendi ürettikleri iç mekanlarla, kullandıkları malzemelerle doğru orantılıdır. Bu süreç içerisindeki değişimleri algılayabilmek için mobilyanın tarihini ve onu kullanan uygarlıkların özelliklerini iyi bilmek gerekmektedir.
 
2. NEOLİTİK ÇAĞ
Bugünkü dünya nüfusunun büyük çoğunluğu farklı ırkların karışımından oluşmaktadır. Büyük medeniyetler oluşmadan evvel 14 milyon yıl kadar önce, Hindistan ve çevresinde yaşadığı varsayılan ilk insanın (Romapithekus) Tunç çağına kadar, vahşi hayvanlardan korunmak, avcılık yapmak için kullandığı araçları; taş, kemik ve sopa olmalıdır [1]. İlk insanlar, göçebe yaşamın bir özelliği olan, herhangi bir yerde kalıcı olmama durumu nedeniyle, sabit bir barınak ihtiyacı duymamışlardır. Bu sebeple ağaç dalları, yaprak, çalı gibi hafif, kolay taşınır ve kısa ömürlü malzemelerden yararlanabildikleri düşünülmektedir. İlk insanın hayatı; su kaynakları arama, avlanma, hayatta kalabilmek için yiyecek depolama ve yiyeceklerin bulunması, elde edilebilmesi için gerekli olan popülasyonun sağlanmasından ibarettir [2]. Bitki örtüsünün, ılımanlaşan iklimin etkisiyle çeşitlenmesi; avcılık ve toplayıcılıkla göçebe olarak yaşamaya alışmış yontma taş insanının, kendileri ve hayvanları için yeteri kadar besin elde etmeleri, onların birbirine yakın hissettikleri insan topluluklarıyla birlikte yerleşik hayata geçmelerine olanak sağlamıştır. Tarım ve hayvancılığın ortaya çıktığı Neolitik dönemde; ilk yerleşimler su kenarlarına kurulmuş köylerdir. Uyumak, ateş yakmak, erzak depolamak için kullanılan köy evlerini bulabildikleri dal, saz, sap gibi bitki parçalarından taş, kil ya da çeşitli bitkilerin çamurla karışımından elde ettikleri kerpiç malzemeden yapmışlardır [3].

2.1 Neolitik Çağ Yüzer Araçları:
İlkel dönemde kullanılan ilk yüzer araç; insanın suya düştüğünde sürüklenmemek için tutunduğu, ağır kayaların istedikleri yere taşınmasında kaldıraç olarak kullandıkları ağaç kütüğü olmalıdır. Sonraları bu kütükler oyularak ilk kanolar yapılmış ve ağaç parçalarının kürek gibi kullanılmasıyla, su üzerinde yüzebilen ilk yüzer mekanlarını yönetmeyi öğrenmişlerdir [4]. Hiçbir alete ihtiyaç duymaksızın sadece uzun bir ağaç kabuğu kullanarak, tekne biçimine getirip uçları kille kapatılmış kabuk kanolar da ağacın bol olduğu alanlarda kullanılmıştır. Kütükten yapılma kayıkları, taş çağının başlangıcından antik çağın sonuna dek kronolojik olarak görebilmek mümkündür. 


Su taşımacılığında kullanılan ilk araçlar; saz demetleri, şişirilmiş hayvan derisi, geniş ağızlı küpler ve günümüzde de kullanılan sallardan oluşmaktadır. Yeni Zelanda yerlilerinin, yaşadıkları alanı çevreleyen göllerde kullandıkları birbirine sıkıca bağlı saz demetlerine at biner gibi oturarak yüzebildiği, Iraklı çobanların şişirilmiş keçi postlarına sarınarak nehirleri geçebildiği, Tamil yerlilerinin kollarının altındaki kütüklerle nehir kıyıları boyunca sürüklenmeleri, Sindlilerin geniş ağızlı toprak küpler yaparak içinde boylu boyunca uzanıp yarı suya batmış yarı yüzer şekilde bir başka kıyıya geçebildikleri, günümüze kadar kalabilmiş vazo, testi, tabak ile çeşitli çanak-çömlek üzerine resmedilmiş figürlerde görülebilmektedir [5].

3. TUNÇ ÇAĞI (M.Ö. 3000-M.Ö. 1000):
Mezopotamya, Mısır ve Ege çevresini kapsayan tunç çağının en belirgin özelliği; köylerin genişletilmesiyle, büyük ölçekte yerleşimlerin yani şehirlerin oluşmasıdır. Evlerdeki yerleşimin; neolitik çağda olduğu ve iç yapısında; yükselti, girinti, çıkıntı, raflardan oluşmaktayken, kişiye özel mobilya yapımı da gözlemlenmiştir.

“Tarih öncesinde bireysel olarak varlığını sürdürmesi mümkün olmayan insan, topluluklar halinde yaşamış ve hep bir lider etrafında toplanmıştır. Bu lider, dönemin inanış biçimine göre aynı zamanda tanrı soyundan geldiğine inanılan, kutsal bir varlık haline getirilmiştir. İşte bu noktada, liderin diğer insanlardan farklılığını ortaya koyan en önemli sembollerden biri
‘mobilya’ olmuş, işlevsel olarak değil statü göstergesi olarak kullanılmaya başlanmıştır...” Mezopotamya’da çeşitli mezar kalıntıları, taş ve kil kabartmalardan görüldüğü gibi, mobilya; insan vücuduna uygun şekilde yapılmamış aksine kaba, hantal ve oldukça ağır malzemeden oluşturulma düz satıhlardır.  Mobilya sadece onu kullanan önemli kişiye aittir ve etrafındaki sıradan insanların  mobilyası  yoktur,  dolayısıyla önemli kişiyle dolaştırılır ve onunla gömülmektedir. Mobilya toplumda statü göstergesi olduğu için “çoğu inançlara gönderme yapan pek çok kutsal sembolle süslenmiştir.
İşçilik ve teknikler, dönemlere göre değişse de özellikle taht’larda pek çok değerli malzemenin kullanıldığı görülmektedir ” [6].

3.1 Mezopotamya:
Mezopotamya; Dicle ve Fırat nehirleri arasında uzanan verimli bölgedir. Bölgede üç önemli uygarlık olan Sümer, Babil ve Asur medeniyeti kurulmuştur. M.Ö. 3500 yıllarında Sümerler, dünyada bilinen ilk uygarlık ve yönetim biçimini kurarak gelişmiş bir topluluktur. Tekerlekli araçların icadı ve yazının ilk olarak kullanılışı, tarımın akılcı yöntemlerle uygulanışı medeniyetin özelliklerindendir.


3.1.1 Mezopotamya’da Mobilya:
Mezopotamya medeniyetleri iki nehir arasına kurulduğu için toprağı oldukça nemlidir ve bu nedenle günümüze onlara ait mobilyalar kalmamıştır. Sümerlilerin, sahip oldukları şeylerin işaretlenmesi ve tanımlamaları için kullanılmış silindir şeklindeki mühürlerin üzeri oyularak, resim yazısı ya da sonraları çivi yazısı basabilecek biçimde hazırlanmıştır. Mühürler, kil tablet üzerine yuvarlandığı zaman, yazı tablete yazılmış olmaktadır. Mühürler Sümerler ve diğer uygarlıkların günlük yaşamları hakkında bilgi edinilmesini sağlamıştır [7].

Babil (M.Ö. 1900) Fırat ve Dicle nehirlerinin birbirine 12 km yaklaştığı bir noktada kurulmuştur. Asma Bahçeleri ve kulesiyle kendinden söz ettiren Babil, bilimle ilgilendiği kadar tarımla da ilgilenmiştir. Mezopotamya’nın büyük uygarlıklarından biri olan Asur, Babil’in kuzeyinde Dicle nehri kıyısına kurulmuştur. Dönemin mobilyalarında malzeme olarak taş, fil dişi, hasır, metal, kamış, ahşap kullanılmaktadır.

3.1.2 Mezopotamya’da Tekne Yapımı:
Suda kullanılan malzemeler yüzebilmesi için mobilyalardan daha hafif olmalıdır. Genel olarak Dicle ve Fırat insanları nehirlerden yararlanmak için bir ahşap iskelet ve  şişirilmiş  hayvan postlarından oluşan şamandıralı sallar inşa etmişlerdir. Bu yöntemle birkaç post bir platformun altına sıkıca bağlanır böylelikle çok sayıda insan taşınabilir. Sivri kayalara denk gelen pos- tun delinmesi halinde sal diğer postların yardımıyla devrilmemektedir. Daha sonra posta yama yapılmaktadır[8]. Babil’deki su düzeni olarak, Kuzeyden gelen yolcuların evlerine dönüş şekli şöyle ifade edilmiştir: “Her salda bir tane, büyüklerinde ise birkaç tane eşek bulunur. Yolcular Babil’e vardıklarında salın ahşap iskeletini satar,  postları da sallarla getirdikleri eşeklerin sırtına atarlar ve geriye Almenia’a doğru koyulurlar” [9].  M.Ö. 700 yılına ait Asur kabartmalarından günümüze yansıyan sahnelerde, salın dışında postlardan yapılmış kayıklar görülmektedir. Kayık; yapımında, çakmak taşından bir bıçak ve kemikten bir iğnenin araç olarak  kullanıldığı,  hafif dallardan oluşan bir iskeletin üzerine post gerilerek, söğüt dalları, saz, ip ve sırımlarla, istenilen boyutta olabilmektedir.  Kullanılan yapım malzemelerinden ötürü, kolaylıkla sırtta taşınır ve tonlarca yükü taşıyabilmektedir. Hızlı akıntıların olmadığı yerlerde sallarda şamandıra olarak çömlekler kullanılmıştır, bunlar postlardan daha hantal olmakla birlikte daha ucuzdur [10]. Diğer bir nehir uygarlığı da Pakistan’ın İndus Nehri çevresinde yaşayan İndus Vadisi insanlarıdır. M.Ö. 2500 yılında oluşan uygarlığın geçimi hayvancılık ve Sümer ve Mısır devletleriyle takasa dayanan deniz ticaretidir. Günü- müze kadar kalabilen mobilyaları olmasa da genellikle taş, toprak ve kilden yapılma üniteler geliştirdikleri, fırınlanmış tuğla ve kilden inşa ettikleri evlerden anlaşıl- maktadır. Onlardan günümüze som taş- tan yapılma oyuncak takımları ve minik heykelcikler kalmıştır. Deniz ticareti için kullandıkları kürekle çekilen tek direkli yelkenliler, bugünkü İran körfezinden bakır getirmek için kullanılmıştır  [11].

3.2 Mısır:
Kum çölleri ile kuşatılmış, bereketli Nil vadisine kurulan Mısır uygarlığı, dünyanın ilk ulus devletini kurmuştur. “Mısır insanı için mezarlar ölümden sonraki yaşama vücudun ve kişisel eşyaların ulaştırılması açısından önem taşımaktadır. Mısır mobil- yasındaki işçilik, zengin bir el işi sanatının gelişmiş olduğunu ve süslemelerdeki firavun resimleri bu sanatı yönlendiren bir üst sınıfı, bir anlamda hiyerarşik toplum yapısını sergilemektedir” [12].

3.2.1 Mısır’da Mobilya:
Alt ve üst sınıfın kullandığı mobilyalar; yatak, koltuk, iskemle türleri, tabure, sehpa, çekmeceli sandıklar, kutular ve masalardan oluşmaktadır. Çoğu mobilya ağaç malzemeden yapılmaktadır. Bölgede yetişen çam türü olan firavun inciri ve palmiyelerin dışında Sudan-Nabia’dan getirilen abanozdan, Lübnan ile Suriye’den elde edilen sedir ağacından yapılma; masa, katlanır ve üçayaklı tabure, giysi sandıkları gibi mobilyalar kullanılmıştır. Mezopotamya’da insan vücudu önemsiz iken Mısırın mobil- yalarında kavisler, içbükey hareketlerde görüldüğü gibi, insan ergonomisi önemlidir. Özellikle iskemlelerde görülen, bir- leşim noktalarındaki tırnaklar, geçmeli yapılar, bindirmeler dönemin mobilyasının özelliklerindendir [13]. “Mobilya yapısında bağlayıcı ve hareketli aksesuar olarak önceleri basit pimler sonrasında ise basit menteşeler ve çiviler kullanılmıştır. Geniş tablalar, dar parçalardan, kinişli, kavelalı ve çıtalı olarak hazırlanmış zıvanalı, kırlangıç kuyruğu, geçmeli, gönye burun birleştirmelerde yaygın olarak kullanılmıştır” [14].

Tunç çağında altın ve gümüş işlenebi- len ilk metallerdir ve mobilyada yüzeyi kaplamak  için  kullanılmıştır.  Mısırlılar
1-4 cm kadar incelikte farklı ağaçlardan elde edilen levhalar yapmışlardır. Böylece bugünkü kontrplak ilkesinde 5 mm inceliğinde tabakalar üretmişlerdir. Mobilyaların ayaklarına yapılan altın ve gümüş kaplamalar mobilyayı seçkin gösterdiği gibi darbe, ıslaklık, çizilme gibi olumsuz etkenlerden korumaktadır. Mobilya arkalıkları, ayaklarındaki ve kolçak başlarındaki eğriselliği; buharda ahşap çubukları kıvırarak (thonet tekniği) elde etmişlerdir. Tunç çağının belirgin malzemesi olan kireçtaşı; hafif ve kolay işlenir özelliktedir, bölgede az bulunan küçük parçalardan mobilya yüzeylerine kaplama, kakma işlemiyle yerleştirilen fildişi, özellikle sandıklarda ve sürgülü- kapaklı takı kutularında görülmektedir. Tunç çağı mobilyalarındaki kolluk, arkalık ve ayakları küçük parçalar halinde jelatinsi yapıda olan hayvan tutkalıyla, birbirine yapıştırılmıştır [15].

3.2.2 Mısır’da Tekne Yapımı:
Zengin alüvyon kaynağı olan bereketli Nil nehri, zaman zaman yaptığı taşmalar sayesinde Mısır’ın toprağını tarım için elverişli hale getirmiştir. Elde edilen ürün fazlalığından olması muhtemel, yaptıkları tekneleri Nil’den uzaklaşıp başka sularda kullanılabilecek şekilde donanımlı inşa etmemişlerdir. Ancak Perslerle yapılan savaşlarda ve Kızıl Deniz üzerinde kullanılanla diğer medeniyetlere satılmak için ürettikleri, belli sayıda özel yapım tekneleri vardır. Mısır’da özellikle Nil nehri üze- rinde ilk kullanılan botlardan biri topraktan yapılma hafif ahşap çerçeveleri üzerine oturtulmuş saldır [16]. Kızıldeniz ve Afrika yarımadasında sedir, sandal, abanoz ağacından yapılma uzun yolculuklara dayanıklı tekneler yapmışlardır [17].  Mısır’ın antik çağında ulaşım için kullanılan tekneler olup olmadığı bilinmemekle beraber, sel baskınları ve birikmiş çamura dayanıklı tekne yaptıkları, kalıntılardan anlaşılmaktadır [18].

Ahşap plakayı üretmeyi öğrendikleri için bu uygulamayı mobilyanın dışında, yaptıkları teknenin gövdelerinde de denemişlerdir. Elle dokudukları bitki kayışlarını, ahşap plakaları birbirine bağlamak için kullanmışlardır, yüzerken teknenin su almaması için; çim ve sazlık benzeri bitkileri de arasında boşluk olan plakaların arasına yerleştirmişlerdir. Bu sistemle yapılan tekne örneği 44 m. uzunluğundaki (Keops) Khufu’dur. Firavun gibi önemli şahsiyetlerin cenaze tekneleri kalıntı halinde Sakkara’da ve çok az bir yıpranmayla Giza bölgesinde gömülmüş halde bulunmuştur. Eski Mısır’da firavun tekneleri sembolik fonksiyonlara dayalıdır.
Bunlar;
-   Cenaze Taşımacılığı: nehrin karşı kıyısına (batıya) firavun cenazelerini bir limandan diğerine taşımasında,
-   Pilgrimage (Hac): bir dünyadan ötekine geçişi sembolize etmede,
-   Stellar (Güneş Teknesi): ruhun güneşe, yıldızlara doğru yapacağı yolculukta kullanılan teknelerdir [19].

Mısır (en ilkel haliyle) kütük kayıkların yapısında değişiklik yaparak, yan taraflara kalas montajlayarak evveline göre daha sağlam tekneler yapmışlardır. Nil nehrinin tekne seyirleri için en büyük avantajı rüzgarın akıntıya karşı esmesidir, böylece iki yöne de gidiş gelişte kolaylık sağlanır. Nil vadisi sakinleri çok çeşitli büyüklükte gemiler yapmışlardır.  Aynı zamanda kayıkların ön kısmına eğrelti otu ya da hurma yaprağı yerleştirerek tarihteki ilk yelkenliyi üretmişlerdir.   Başlangıçta, dar uzun tekneler yapılırken, bölgede sıkça bulunan ve kolay parçalanan akasya ağaçlarını kullanmayı, kürek yapmayı öğrenmişlerdir. Teknelerinin kıç kısmına doğru kürekleri yerleştirerek dümeni bulmuşlardır. Zamanla çift güverte kabini oluşturarak ve çift sıralı kürekçiler kullanabilecek kadar geniş gemiler inşa etmişlerdir [20].

Mısır’ın  akıntıya  kapılıp kürekle ya da yelkenle yönlendirilecek şekilde inşa edilen kayık ve gemileri; farklı hanedanlıkların zamanında, Nil nehri ya da onun kolu olan bataklarda işlevler yüklenerek 7 farklı şekilde üretilmiştir. Günümüzde de gördüğümüz ahşap kayıkların papirüsten veya çeşitli ağaçlardan yapılmasının yanı sıra sadece önemli kişilerin cenazesini taşıyan kayıklarda dikkat çeken iki unsur yer almaktar. İlkikayığı kullanan iki küreklikişinin kayıkçevrildiğinde güney veya kuzeye yönelmesinisağlayan iki başta da rekçilerin olması, diğer bir unsuru da rüzgara karşı dire vermesi içinyelken direğinin cenazenin taşınacağı kabinin üzerinde yada teknenin tam merkezinde sabitlenmiş olmasıdır.


Mısır nehir teknelerinin genellikle yapı- sal özelliklerini vurgulamak için; içinde kullanılayası, gövdesi, güvertesi boyanmaktar.  Buna göre; cenaze teknelerinin gövdesi tamamen yeşile, uç kısımları sarı renktboyanmakta iken güneş tekneleri genellikle beyaz renktedir. Özel bir oturma mobilyası kullananlaiçin üretilmemiştir fakat sadece Nil nehri için üretilmiş teknelerde

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Yat Tasarımında DFMEA Uygulaması

EMRE ÖZEN, Doç. Dr. ŞEBNEM HELVACIOĞLU, Doç. Dr. AYHAN MENTEŞ İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi...
5 Temmuz 2018

Ponton Yatların Hidrodinamik Analizi

Bu çalışmada öncelikle ponton yatların küresel rekreasyonel tekne endüstrisi içinde hızla artan pazar payları dikkate alınarak tasarım özellikleri inc...
29 Aralık 2017

Ponton Yatların ABD Pazarına Dayalı Analizi

Küresel rekreasyonel tekne pazarının %75'i Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) bulunmaktadır....
1 Aralık 2017

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.